KÂR DAĞITIMI VE MUHASEBESİ

Post date: Aug 17, 2009 9:03:25 PM

Giriş

Kâr, ortakların şirkete koydukları sermaye neticesinde elde ettikleri bir gelir hakkıdır. Üretim faktörlerinden biri olan ve hatta diğer faktörleri bir araya getiren en önemli figür olan “girişimci”, işletme tüzel kişiliğine koymuş olduğu sermaye karşılığında, şirketin dönemsel olarak elde ettiği kardan pay alma hakkını kazanır. Burada elbette Gelir Vergisi Kanunu açısından temel nokta, ortaklar bazında gelirin doğması için kâr dağıtımının fiilen yapılmış olması hususudur.

Karın çok çeşitli tanımları yapılabilir. Kâr, işletmeler açısından önemli bir performans ölçütüdür. Zira işletmenin faaliyet icra ettiği alanlardaki başarısının bir ölçüm kriteridir. Karı; işletmenin esas ve yan faaliyetlerinde elde ettiği gelirler ile bu gelirleri elde etmek için katlandığı gider ve maliyetler arasındaki olumlu fark olarak ya da dönem sonundaki öz sermaye ile dönem başındaki öz sermaye arasındaki olumlu fark olarak da tanımlayabiliriz.

Bu noktada işlevsel olarak iki tane kâr kavramı karşımıza çıkmaktadır; ticari ve mali kâr. İkisi arasındaki fark, ticari karın “Tek Düzen Hesap Planı”, “Türk Ticaret Kanunu” ve muhasebe standartları çerçevesinde hesaplanması iken, mali kâr vergi kanunları göz önüne alınarak; muafiyetler, istisnalar, kanunen kabul edilmeyen giderler, vb. gibi faktörlerin dikkate alınması ile vergi matrahı anlamına gelen ve üzerinden vergi hesaplanan kardır.

Kâr Dağıtımı

Dağıtılabilir karın, hesabında baz alınacak tutar dönemin ticari bilanço karıdır. Bu tutar gelir tablosunda vergi ve yasal yükümlülüklerden önceki kardır. Bilançoda “dönem net karı” ve “dönem karı ve diğer yasal yükümlülükler karşılığı” hesaplarının toplamı da doğal olarak aynı tutarı verir.

Dönem karından önce ödenecek vergi ve diğer yasal yükümlülükler tenzil edilir. Böylelikle dönem net karına ulaşılır. Dönem net karından varsa önceki dönemlere ait ticari bilanço zararları karşılanır. Söz konusu zararların mutlaka cari dönem karı ile kapatılması zorunlu değildir. Bir kısmının ya da tamamının önceki yıllarda ayrılmış yedek akçelerle karşılanması da mümkündür. Ancak bu zararın 1. Tertip yasal yedek akçelerden karşılanması halinde bunlarda meydana gelecek eksilmenin 1. Tertip yasal yedek akçe ayrılmasına ilişkin genel esaslar çerçevesinde karşılanması gereği muhakkaktır.

Geçmiş dönem zararlarının kapatılmasını müteakip 1. Tertip yasal yedek akçenin ayrılması gerekmektedir. 1. Tertip yasal yedek akçe, ödenmiş sermayenin beşte birine ulaşıncaya kadar her dönem safi karın yirmide biri oranında ayrılır. (T.T.K. Mad 466) 1. Tertip yasal yedek akçenin hesaplanmasında esas alınacak “safi karın”, “vergi sonrası kâr” olarak kabul edilmesi gereğini belirtmek yerinde olacaktır. (Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü, 04/09/1991 tarih ve 621 Sayılı Tamimi)

Dağıtılabilir karın tespiti için yapılması gereken son işlem, işletmede bırakılması ve tasarrufu zorunlu yasal fonların kalan safi kardan tenzilidir.

Yukarıdaki işlemler yapıldıktan sonra kalan tutar prensip olarak dağıtılabilir karın brüt tutarını ifade eder. Bu aşamadan sonra yapılacak işlem 1. Temettü’nün hesaplanmasıdır. I. Temettü ödenmiş sermayenin en az %5’i oranında ayrılmalıdır. (T.T.K. Mad. 466/3) I. Temettü’nün %5 oranından daha yüksek bir oranda belirlenmesi mümkündür. Ancak bu durumda, belirlenen yüksek orana tekabül eden tutar ile yasal orana tekabül eden tutar arasındaki farkın %10’u temettü olarak dağıtılmayarak II. Tertip yasal yedek akçe olarak ayrılmalıdır. Dönem sonunda ortaya çıkan kâr tutarının, sermaye tutarının %5’ inden az olması durumunda, şirket yönetimince alınan karar doğrultusunda söz konusu mevcut tutarın dağıtılabilmesi mümkündür.

Dönem karından ödenmiş sermayenin %5’i oranında I. Temettü ayrılmadıkça II. Tertip yasal yedek akçe ayrılamaz.

Bu işlemlerden sonra kalan tutarın Kanun ve ana sözleşme hükümleri çerçevesinde dağıtılmasına devam edilir. Ancak bu aşamadan sonra hesaplanacak temettü ya da kâr payları üzerinden %10 oranında II. Tertip yasal yedek akçe ayrılması zorunludur. Hesaplama yapılırken; kâr payının 10’a bölünmesi ve 9/10’unun kâr payı, 1/10’unun II. Tertip yedek akçe ayrılması gerekmektedir.

Dağıtılabilir karın belirlenmesinden sonra her bir ortağa isabet eden oranda vergi tevkifatı yapılarak kalan tutar dağıtılır.

Yukarıdaki tenzilattan sonra kalan ve dağıtılmamasına karar verilen bir kâr tutarının bulunması halinde bu tutar olağanüstü yedek akçe olarak işletmede bırakılabilir.

Kurumlarda kâr dağıtımını yönlendiren başlıca düzenlemeler; 1- Türk Ticaret Kanunu, 2- Vergi Kanunları, 3- Şirket Ana sözleşmeleri, 4- Sermaye Piyasası Kanunu ve 5 - Genel Kurulu Kararları'dır. Şirketlerde kâr dağıtım yetkisi ve sorumluluğu yukarıda belirtilen yasalar ve genel kurul kararları doğrultusunda Yönetim Kurulu'na aittir. Yönetim Kurulu yukarıdaki düzenlemeler doğrultusunda şirketin kâr dağıtım politikasını saptar ve uygular. Kâr dağıtımının şirketin genel kurul onayından geçmesi hukuki bir zorunluluktur.

Hisse senetlerine ilişkin kâr payları (temettü) kıstelyevm esası uygulanmaksızın hesap dönemi sonu itibariyle mevcut payların tümüne, bunların ihraç ve iktisap tarihleri dikkate alınmaksızın eşit olarak dağıtılır. (SPK md.15) (Seri IV No:1 md.7)

Anonim şirketlerde bilanço kârının dağıtımı konusunda Türk Ticaret Kanunu bazı esaslar koymuş; Sermaye Piyasası Kanunu ise halka açık şirketlerde kâr dağıtımında ortaklar lehine bazı yeni hükümler getirmiştir.

Her iki kanuna göre de kâr dağıtılması için önce bilançoda kâr oluşması gerekir. Genel Kurul karar verirse, her iki halde de şirketler bilançoda kâr gözükmese bile birikmiş ihtiyatlardan temettü dağıtabilirler. (TTK.Mad. 470) Ancak bu hususta hiçbir kanun şirketleri zorlamamaktadır.

Vergi kanunları açısından; şirketlerin karlarını şirkette bırakmalarını özendirmek amacıyla sadece kâr dağıtımı halinde stopaj yapılması için Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/6 - B-i bendine "Kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz" hükmü getirilmiştir. Buna göre şirketler dönem karlarını nakit olarak dağıtmak yerine sermayeye ekleyerek ortaklarına bedelsiz hisse vermeleri halinde stopaj vergisi ödemeyecekler ve ortaklar da bir temettü geliri elde etmediklerinden yıllık gelir vergisi beyannamesi vermeyeceklerdir. Bundan amaç şirketlerin mali bünyelerini kuvvetlendirmeye yönelik olarak, karlarını dağıtmayıp şirket sermayesine ilave etmektir.

Tam Mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden müstesna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, istisna kapsamında bulunmayan kurum kazançlarına %20 kurumlar vergisi uygulandıktan sonra arta kalan vergi sonrası kâra mahsuben nakit dağıttıkları kâr paylarından kâr dağıtımı sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Stopaj oranı ise halka açık olsun olmasın bütün kurumlar için %15'tir. Karın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmadığından, karını sermayeye ekleyen kurumlar da kâr dağıtımına bağlı stopaj yapmayacaklardır.

Kârın dağıtımına karar verilmesi stopajın doğması için yeterli değildir. Stopajın doğuş tarihi kârın dağıtımı için öngörülen tarihtir. Kârın dağıtımı için öngörülen tarih geldiği halde kâr fiilen dağıtılmıyor olsa dahi, pay sahipleri bu tarih itibarîyle talep hakkı elde etmiş oldukları için hesaben ödeme yapılmış sayılır ve stopaj bu tarihte doğar. Stopajın doğuşunu ertelemek için kâr dağıtım tarihinin değiştirilmesi gerekir. Kâr dağıtımı için öngörülen gün stopajın doğduğu gün olmakla beraber, fiilî ödeme başlamadığı sürece, pay sahipleri açısından temettü elde edilmiş sayılmaz.

Bu noktada; yasal yedekler (kanunlar doğrultusunda), statü akçeleri (şirket ana sözleşmesi doğrultusunda) veya olağanüstü yedek akçeler (genel kurul/yönetim kurulu kararı ile) dışında dile getirilen bir yedek akçe çeşidi de “gizli yedek akçe” dir. T.T.K.’ nun 458 inci maddesinde gizli yedek akçenin tanımı şöyle yapılmaktadır; “Şirket işlerinin devamlı inkişafını veyahut mümkün mertebe istikrarlı kar payları dağıtılmasını temin bakımından münasip ve faydalı olduğu takdirde, aktiflerin bilanço günündeki kıymetlerinden daha aşağı bir kıymetle bilançoya konması şeklinde veya başka suretle gizli yedek akçe ayrılması caizdir. İdare meclisi, gizli yedek akçe ve sarf yerleri hakkında murakıplara bilgi vermekle sorumludur.” Gizli yedek akçe ayırma, sermaye birikimine olanak verdiği için sermaye şirketlerinde önemli bir konudur. Enflasyonun hüküm sürdüğü piyasalarda yani fiyatlar genel seviyesinin yükseldiği dönemlerde stokların ve aktifteki sabit kıymetlerin maliyet bedelleri ile değerlenmesi bilançolarda hesaplarda gözükmeyen gizli yedekleri oluşturmaktadır.

Kâr Dağıtımının Kaynakları

Ticaret hukukunda genel kabul gören görüşe göre kâr dağıtımına konu olabilecek kalemler şunlardır;

  • Son hesap döneminde elde edilen safi kâr,
  • Önceki dönemlerde elde edilmiş kârlardan dağıtılmayan kısımlar,
  • Kâr dağıtımına istikrar kazandırma amacıyla ayrılan yedek akçeler,
  • Belli bir amaca tahsis edilmemiş olağanüstü yedek akçeler,
  • İhtiyari yedek akçelerden dağıtılması mümkün olan kısım.

Sermaye Piyasası Kurulu da bu kalemlerden birisinin ya da birleştirilmiş birkaçının kâr dağıtımı sırasında ortaklara 1. temettü olarak dağıtılabileceği; dağıtılan kâra son hesap döneminde elde edilen safi kârın katılmamasının önemli olmadığı, tamamının önceki dönemlerde elde edilmiş kârlardan dağıtılmayan kısımlar olabileceği görüşündedir.

Kâr Dağıtımının Vergilendirilmesi

Ülkemizde geçerli olan vergileme rejimine göre, anonim şirketler elde ettikleri vergiye tabi kurum kazançları üzerinden kurumlar vergisi öderler. Bu kazançların vergilendirildikten sonra kalan kısımlarının ortaklara, yönetim kurulu üyelerine ya da çalışanlara kısmen veya tamamen dağıtılması sırasında, dağıtılan kısım üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılır ve ilgili kişilerin adına vergi dairesine yatırılır. Bu süreç kâr dağıtımında vergilendirme olarak adlandırılır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 4842 sayılı Kanun’la değişik 94/6-b maddesinin (i) ve (ii) alt bentleri ile tam mükellef kurumlar tarafından;

  • Tam mükellef gerçek kişilere,
  • Gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara,
  • Gelir ve kurumlar vergisinden muaf olanlara,
  • Dar mükellef gerçek kişilere,
  • Dar mükellef kurumlara,
  • Gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr payları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmüştür.

Bu itibarla tam mükellef kurumlarca;

  • Tam mükellef kurumlara,
  • Türkiye'de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde eden dar mükellef kurumlara dağıtılan kâr payları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacak, bu şekilde kâr payı elde eden tam mükellef kurumun söz konusu kâr paylarını yukarıda sayılan gerçek veya tüzel kişilere dağıtması aşamasında, dağıtılan kısım üzerinden tevkifat yapılacaktır.

23 Temmuz 2006 tarih ve 26237 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2006/10731 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceden %10 olarak uygulanmakta olan kâr dağıtımı stopajı yüzde 15’e yükseltilmiştir.

Diğer yandan, tam mükellef kurumlarca kârın dağıtılmayıp şirket sermayesine eklenmesine karar verilmesi halinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/6-b maddesinin (i) ve (ii) alt bentlerinin parantez içi hükmü uyarınca, kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmadığından, sermayeye ilave edilen bu tutar üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır.

Bununla birlikte, dağıtılan kâr 31/12/2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen ve Kurumlar Vergisi Kanunu veya özel kanunları uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilen kazanca ilişkin ise dağıtılan kârın bu kazançlara isabet eden kısmı üzerinden dağıtım sırasında gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır. Ancak, 2003 ve devamı yıllardaki hesap dönemlerinde elde edilen söz konusu istisna kazançların dağıtılması halinde, dağıtılan bu tutarlar üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/6-b maddesi uyarınca, kâr dağıtımına bağlı tevkifat yapılacaktır. Şüphesiz, bu durumda dahi Geçici 28’inci madde kapsamındaki istisna kazançlar, kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmayacağından, stopaja konu olmayacaktır.

Kâr payı ödemelerinde tevkifat yapma yükümlülüğü, şirket yetkili organlarının kâr payı ödemelerinin yapılmasını (başlamasını) öngördüğü tarih itibarıyla başlamaktadır. Buna göre, şirket yetkili organının kâr dağıtımı için öngördüğü tarihte fiilen herhangi bir ödeme yapılmasa bile, hesaben ödemenin gerçekleştiği kabul edilerek stopaj yükümlülüğü izleyen ay içinde verilecek Muhtasar Beyanname’de yerine getirilecektir. Söz konusu kâr payının muhtasar beyannamede 061 tür kodu (Kurumların Dağıttıkları Kâr Payları ile Menkul Sermaye İratları) ile beyan edilerek aynı süre içinde ödenmesi gerekir. Görüldüğü üzere, kârın dağıtımına karar verilmesi stopajın doğması için yeterli değildir. Stopajın doğuş tarihi kârın dağıtımı için öngörülen tarihtir. Kârın dağıtımı için öngörülen tarih geldiği halde kâr fiilen dağıtılmıyor olsa dahi, pay sahipleri bu tarih itibariyle talep hakkı elde etmiş oldukları için hesaben ödeme yapılmış sayılır ve stopaj bu tarihte doğar. Stopajın doğuşunu ertelemek için kâr dağıtım tarihinin değiştirilmesi gerekir.

Kar dağıtımı için öngörülen gün stopajın doğduğu gün olmakla beraber, fiilî ödeme başlamadığı sürece, pay sahipleri açısından temettü elde edilmiş sayılmaz. Çünkü menkul sermaye iratlarında elde etme, gelirin hukuki ve ekonomik tasarruf etme imkanının doğmuş olmasına bağlanmıştır. “Hukuki tasarruf” gelir sahibinin gelir üzerinde talepte bulunma hakkını; “ekonomik tasarruf” ise ödemeyi yapacak olan tarafından, gelirin sahibinin emrine amade kılınmasını ifade eder. Buna göre, bir gelir hukuken talep edilebilir hale geldiği halde, ödemeyi yapacak olanın yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle gelirin fiilen sahibinin emrine amade kılınmaması halinde, gelir elde edilmiş kabul edilmez. (191 no.lu GV Genel Tebliği)

4842 sayılı Kanunla, kurumların istisna kazançları ile normal kazançları ayırımına son verilmiş; Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/6-b maddesi uyarınca yapılacak tevkifat, kazancın istisna olup olmadığına bakılmaksızın kâr dağıtımına bağlı hale getirilmiştir. Buna göre, istisna kazançlar üzerinden prensip olarak tevkifat yapılmayacak, ancak bu kazançlar dağıtıldığı takdirde tevkifata tabi olacaktır.

Gerçek kişiler açısından; uygulanan vergi politikaları kâr dağıtım politikalarını önemli ölçülerde etkilemektedir. Bugün itibariyle şirket kârları önce kurumlar vergisine tabi tutularak kurum bünyesinde vergilenmekte, ardından ortaklara dağıtılması halinde, dağıtım sırasında stopaj uygulanmakta ve son olarak temettü elde eden (gerçek kişi) ortak, elde ettiği kârın yarısını istisna ettikten sonra kalan kâr belirli tutarları aşıyorsa şahsi gelir vergisi beyannamesi ile beyan etmektedir. Gelir vergisi artan oranlı (müterakki) hesaplandığından, kimi ortakların elde ettiği temettü yüksek oranlarda gelir vergisine tabi olmaktadır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 22. maddesinin 2 numaralı fıkrasında; tam mükellef kurumlardan elde edilen kâr paylarının yarısı gelir vergisinden istisna edilmiş, kâr payının beyanı halinde, karın dağıtımı aşamasında kurum bünyesinde yapılan tevkifatın tamamının yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, tam mükellef kurumlardan elde edilen

  • Her nevi hisse senetlerinin kâr payları,
  • İştirak hisselerinden doğan kazançlar,
  • Kurumlar idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kâr paylarının

yarısı gelir vergisinden istisna olduğundan; 2006 yılı içinde elde edilen kâr payı tutarının %50 oranındaki istisna düşüldükten sonraki kalan tutarı 18.000 YTL’ yi aşıyor ise beyan edilecektir. Buradaki beyan sınırının özü, Gelir Vergisi Kanunu’nun 103 üncü maddesinde yazılı olan tarifenin ikinci gelir dilimidir. Beyan edilen tutar üzerinden hesaplanan gelir vergisinden karın dağıtımı aşamasında kurum bünyesinde yapılan tevkifatın tamamı mahsup edilecektir. Mahsup sonrası kalan tutar genel hükümler çerçevesinde mükellefe red ve iade edilecektir. Kâr payının yarısı gelir vergisinden istisna olduğundan, söz konusu tutar 2006 yılı için 18.000 YTL’ nin altında kalıyor ise Gelir Vergisi Kanunu’ nun 94 üncü maddesi uyarınca yapılan tevkifat nihai vergileme olacaktır.

Karın sermayeye ilavesi sonucu elde edilen bedelsiz hisse senetleri ve iştirak payları için beyanname verilmeyecektir.

Öte yandan, 01.01.1999–31.12.2002 dönemlerine ilişkin kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlarının dağıtımı halinde, gerçek kişilerce elde edilen kâr paylarının net tutarına elde edilen kâr payının 1/9’u eklendikten sonra, bulunan tutarın yarısı vergiye tabi gelir olarak dikkate alınacaktır. Bu gelirler ile ilgili olarak yıllık beyanname verilmesi halinde, beyannameye intikal ettirilen tutarın 1/5'i beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir.

Kurumlardan elde edilen kâr payının yarı tutarında istisna öngören hüküm 2003 gelirlerine uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. İstisna kurum kazancındaki vergi yükünün azaltılması ile ilgili olmakla beraber, gelir vergisi ile ilgilidir. Kurumlardan elde edilecek kâr payının gerçek kişi ortak bünyesindeki vergilemesinde uygulanacağı için, 01.01.2003 tarihinden itibaren yapılacak dağıtım konusu kâr paylarından başlayarak işlerliğe kavuşmuştur.

Örnek: Bay (A), tam mükellef bir kurum olan (C) Anonim şirketinden 2006 yılında brüt 100.000 YTL tutarında kâr payı (temettü) elde etmiştir. Bu mükellefin başka bir geliri bulunmamaktadır. Elde edilen kâr payı kurum bünyesinde %15 oranında vergi kesintisine tabi tutulmuş olup, bu tutar 15.000 YTL’ dir. Bay (A) nın elde ettiği kâr payının yarısı gelir vergisinden istisna olup, kalan yarısı 50.000 YTL’ dir. Bu tutar beyan sınırı olan 18.000 YTL’ yi aştığı için beyan edilecektir. Kurum bünyesinde yapılmış olan vergi kesintisinin tamamı hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

Kâr Payı: 100.000 YTL

İstisna Tutarı: 50.000 YTL

Kalan Tutar: 50.000 YTL

Hesaplanan Vergi: 12.690 YTL

Mahsup Edilecek Vergi: 15.000 YTL

İade Tutarı: 2.310 YTL

Mükellefler sözü edilen verginin ilgili vergi dairesine sorumlusu tarafından yatırılmış olduğunu gösterir bir belgeyi ilgili vergi dairesinden alarak, iade ve/veya mahsup talep dilekçelerine ekleyeceklerdir.

Görüldüğü üzere şirket ortakları, menkul sermaye iratlarındaki söz konusu stopaj %15 olduğundan dolayı gelir vergisi ödemelerinde ciddi avantaj sahibidirler. Ortaklar açısından bu konudaki “başabaş noktası” 192.400 YTL’ dir. Zira bu durumda yapılan stopaj 28.860 YTL ve ödenecek gelir vergisi de 28.860 YTL çıkmaktadır. Mahsup işlemi neticesinde ilgili şahısın ödeme yapması gerekmemektedir.

Ancak bu noktaya kuramsal eleştiriler getirilmektedir. İstisna kurum kazançlarındaki vergi yükünün hafifletilmesi amacına yöneliktir. Oysa, belli nedenlere dayanmak durumunda olan istisna ve muafiyetlerin, vergi yükünün hafifletilmesinin amacı olarak kullanılamayacağı savunulmaktadır. Eleştiri konusu yapılan ikinci bir husus, kâr payının istisnadan yararlanan dilimine ait vergi kesintisinin de, yıllık beyannameye göre hesaplanacak vergiden mahsup edilecek olmasıdır. Vergi mahsubunun ilke bazındaki esaslarından biri, mahsubu yapılacak verginin öncelikle matrah içerisinde yer almasıdır. Matraha dahil olmayan verginin, o matrah üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilemeyeceği ileri sürülmektedir.

Net – Brüt Kâr Kavramları

Nakit kâr dağıtımına bağlı olarak doğan stopaj (dağıtım için öngörülen tarihin isabet ettiği ay itibariyle) kurum vergi karşılığı içinde yer almadığından, nakit dağıtılan karlar stopaj öncesi brüt ve stopaj sonrası net şeklinde iki ayrı kâr dağıtımı kavramı ortaya çıkarmıştır.

Örnek: (Z) Şirketinde vergi sonrası kârın tamamının nakden dağıtılmasına karar verilmiştir. Birinci tertip yedek akçe sınırı dolmuştur. Şirket halka kapalı ve sermayesi 5 milyon YTL’ dir. Diğer veriler aşağıda görüldüğü gibidir.

Dikkat edilirse bu örnekte genel kurul kararı, tüm vergi ve yasal yükümlülüklerden arta kalan kârın tamamının nakden dağıtılması yönünde olduğundan sorun çıkmamıştır. Bu örnekte genel kurul kararı, nakdî kâr dağıtımı nedeniyle ortaya çıkacak stopajı göz ardı ederek net anlamda 555.250 YTL veya brüt anlamda 655.000 YTL üzerinde nakit kâr dağıtımını öngörse idi, vergi sonrası kârın bu dağıtım için yetersiz olması şeklinde bir sorun ortaya çıkacaktı. Vergi sonrası kârın kısmen dağıtılması yönündeki kararlarda;

  • Karışıklık çıkmaması bakımından, mümkünse dağıtılacak kârın brüt tutar olarak zikredilmesi,
  • Net dağıtım öngörülüyorsa, bu dağıtıma ilişkin stopaj matrahının brütleştirme suretiyle tespit edilmesi,
  • Gerek ortaya çıkacak stopaj gerekse yedek akçeler için de kaynağa ihtiyaç olacağının unutulmaması gerekir.

Genel kurul kararında dağıtılacak kârın net mi brüt mü olduğu belirtilmediği takdirde, dağıtımın brüt olarak yapılması uygun olacaktır.

Örnek: Yukarıdaki örnekte kurum genel kurulunun, dönem kârına mahsuben ve net olarak 400.000 YTL nakit kâr dağıtımı yapma kararı aldığını varsayarsak, şu tablo ile karşılaşırız:

Kar Dağıtım Örneği Ve Muhasebe Kayıtları

(X) A.Ş.’nin eşit paylara sahip tamamı gerçek kişi 5 ortağı vardır. 2006 yılında şirkete ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir.

Ticari Bilanço Karı: 350.000

Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler: 50.000

Ödenmiş Sermaye: 500.000

Önceki Yıllarda Ayrılmış

1. Tertip Yasal Yedek Akçe: 0

Her Bir Hissenin Nominal Değeri: 1.000

Genel Kurul ödenmiş sermayenin %40’ı oranında 1. temettü ve ticari bilanço karının %2,5 oranında 2. temettü dağıtımına karar vermiştir.

Muhasebeleştirilmesi

___________________________ 31.12.2006 ___________________________

691 Dönem Karı Vergi ve Diğer 80.000

Yasal Yük. Karş.

370 Dönem Karı Vergi ve Diğer 80.000

Yasal Yük. Karş.

___________________________ 31.12.2006 ___________________________

690 Dönem Karı Veya Zararı 350.000

691 Dönem Karı Vergi ve Diğer 80.000

Yasal Yük. Karş.

692 Dönem Net Karı Veya Zararı 270.000

___________________________ 31.12.2006 ___________________________

___________________________ 31.12.2006 ___________________________

692 Dönem Net Karı Veya Zararı 270.000

590 Dönem Net Karı 270.000

___________________________ 31.12.2006 ___________________________

590 Dönem Net Karı 270.000

540 Yasal Yedekler 31.875

542 Olağanüstü Yedekler 47.750

331 Ortaklara Borçlar 161.820

360 Ödenecek Vergi ve Fonlar 28.555

___________________________ 31.12.2006 ___________________________

331 Ortaklara Borçlar 161.820

102 Bankalar 161.820

___________________________ / ___________________________

Ortak Bazında Gelir Vergisi

Şirketin fiilen kar dağıtımı yapması durumunda ortak başına 38.075 YTL kar payı düşmektedir. Bu durumda söz konusu tutarın yarısı gelir vergisinden istisna olduğundan vergilendirilecek tutar 19.037,50 YTL’ dir. Buna göre;

Kâr Payı: 38.075,00 YTL

İstisna Tutarı: 19.037,50 YTL

Kalan Tutar: 19.037,50 YTL

Hesaplanan Vergi: 3.530,13 YTL

Mahsup Edilecek Vergi: 5.711,00 YTL

İade Tutarı: 2.180,87 YTL

YARARLANILAN KAYNAKLAR

1. Akgül Vedat, “Kar ile İlgili Genel Bilgiler -1”, http://www.muhasebetr.com, 11.09.2006.

2. Ataman Ümit, “Şirketler Muhasebesi”, Türkmen Kitapevi, Baştan Sona Yenilenmiş 4. Baskı, 2000, İstanbul.

3. Gelir Vergisi Kanunu

4. Gelir Vergisi Sirküleri 15.

5. Kızılot Şükrü, “Şirket Ortakları Yaşadı”, http://makale.turkcebilgi.com, 15.09.2006.

6. Maç Mehmet,” Kar Dağıtımında Net-Brüt Kavramı ve Genel Kurul Kararlarında Dikkat Edilecek Hususlar”, http://www.turmob.org.tr , 14.09.2006.

7. “Menkul Sermaye İradı Elde Edenlerin Gelir Vergisi Beyanname Düzenleme Rehberi”, http://akyatirim.com.tr, 15.09.2006.

8. Özbalcı Yılmaz, “Gelir Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları”, Oluş Yayıncılık A.Ş., 2006, Ankara.

9. Selimler Hüseyin, “Anonim Şirketlerde Kar Dağıtım Politikaları ve Uygulaması”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Bankacılık Doktora Tezi, 2001, İstanbul.

10. Sönmez Erdal, “Kar Payı Elde Edenlerin Vergilendirilmesinin Usul ve Esasları”, http://www.malihaber.com, 10.09.2006.

11. Şimşek Ahmet, Özkök Servet, “Vergi Muhasebesi”, Oluş Yayıncılık A.Ş., 2004, Ankara.

12. Tanrıverdi Sezai, “Halka Açık Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Hukuku ve Vergilendirilmesi – I”, http://www.malihaber.com, 09.09.2006.

13. Tanrıverdi Sezai, “Halka Açık Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Hukuku ve Vergilendirilmesi – II”, http://www.malihaber.com, 09.09.2006.

14. Türk Ticaret Kanunu

19 Eylül 2006

Dr. Murat Ceyhan

Bilge Adam A.Ş.

Mali İşler Müdürü

murat.ceyhan@bilgeadam.com